SOĞUK BANK
Soğuk bir banka oturuyorum, önümde göl arkamda ağaçlar, yukarıdan beni hafifçe ıslatan yağmur damlaları. Kendime bir soruyorum “Ne kadar da huzurlu bir an değil mi?” diye. Göl, rüzgarın esintisiyle hafif hafif dalgalanıyor. Saçlarım hafifçe esintiye eşlik ediyor. “Hayat yorucu olsa da insan küçük bir şeyle de mutlu olabiliyor anlaşılan.” diye düşünüyorum içimden. Adeta bir yarıştan çıkınca kazanılan ödül gibi geliyor bu an bana. Yerlerde kar var ama yağmur yağıyor nedense. Karşıdaki köyden hiç ses seda gelmiyor. Duyulan tek şey var, o da rüzgarın gölü dalgalandırma sesi. Gökyüzüne bakınca gördüğüm şey yağmur bulutları. Başka görünen bir şey yok. Yağmur bulutları adeta bir örtü misali kaplamış gökyüzünü. İnsana umut veren günışığının saklamış yüzünü. Gözlerimi biraz daha sola kaydırınca yaprakları çoktan dökülmüş ağaçları görüyorum. “Yapraksız üşümüyorlar mı?” diye düşünürdüm çocukluğumda. O zamanlardan bu yana ne çok şey değişti. Yalnız kalmaktan küçükken korkardım oysaki. En büyük korkumun şimdi en büyük huzur kaynağım olmasına şaşırıyorum. O sırada köydeki evlerden birinin kapısı açılıyor. İçeriden kardeş olduğunu tahmin ettiğim iki çocuk çıkıyor. Küçük olan koşarak sırtüstü karların üzerine atlıyor. Abisi de yanına geliyor. Bir süre sonra kalkıp eldivensiz eline kar topu alıyor küçük kız. Yağmur yağsa da şaşırtıcı bir şekilde yerlerde hâlâ fazlasıyla kar var. Abisi de ayağa kalkıyor ve beraber gülüşerek kar topu oynuyorlar. Ne de mutlu görünüyorlar.