Oğluma Mektup…

Oğluma...

  Guzum, yavrum, oğul, Alim…

  Bu ilk mektubumu sana yazmak için çok bekledim; sabrettim, “Vatan kurtulmadan yazmayacağım” dedim, ant içtim. Biliyordum oğlum, biliyordum Paşa ve senin gibi yiğitler kanınızı yerde bırakmazdı.

  3 Ocak 1915’te acı haberin Sivas’a, evimize geldiğinde sen Allahuekber dağlarında dondun, ben ise Allahuekber diyerek yandım; yandım, içimin ateşi hiç sönmedi. Her gün kor gibi yanar durur. Senin zeytin karası gözlerini, kokunu çok özledim oğlum, evimin yiğidi oğlum. Baban her gün gizli gizli, sessiz sessiz ağlıyor. Ama çok da gururlu. “Nasıl bir yiğidim var!” der her gün. Kardeşin Hasan “Ben de abim gibi asker olacağım!” der. Her an seni anarız; hep aklımda, hep yüreğimdesin oğlum. Askere gittiğin gün dün gibi aklımda. Gözlerinin ışığı “Hakkını helal et ana!” deyişin hiç aklımdan çıkmıyor. Hakkım sana helal olsun yiğidim, sen hakkını bizlere helal et Alim…

  Oğlum, yiğidim; milletçe çok zor günler geçirdik. Çok gözyaşı döktük, Yokluk bir taraftan, acılar bir taraftan ama Mustafa Kemal Paşa’ya ve aslanlarımıza hep güvendik.

  Bugün, Cumhuriyet ilan edildi oğlum. Millet düşmana boyun eğmedi. Temizledik yurdu namert düşmandan. Gururluyuz oğlum; gurur kaynağı aslanlarım, vatan sizlerin sayesinde kurtuldu yiğitlerim, mert evlatlarım. Guzum, Alim..

  Eğer biz ayakta duruyorsak, bu millet yıkılmadıysa, bu bayrak dalgalanıyorsa, bu senin sayende, sizlerin sayesinde. Oğlum, Alim, Kahraman yiğitlerim…

  O kara gün hiç aklımdan çıkmıyor, senin Allahuekber dağlarında ruhunu teslim edişin rüyalarıma giriyor, aklımdan çıkmıyorsun yiğidim Alim, boyuna posuna gurban olduğum yavrum…

  Sana kavuşacağım günü, ruhlarımızın birleşeceği günü bekliyorum. O zaman ikimiz de ısınacağız oğlum, yiğidim…

Sarıkamış’a gönderdim oğlumu,

Acı haberi geldi, altmış bin kardeşiyle

Tüfeği elinde şehit düşmüş,

Allahuekber dağlarında…

İnsan yanarmıymış bu soğukta?

Sarıkamış Alimi dondurdu, beni yaktı….

Exit mobile version